Berrak zihinler için yalın, zengin, bağımsız bir Türkçe dijital medya üyeliği.
Ücretsiz Kaydol →Ayça Örer
Editör ve yazar. 1998'den itibaren çeşitli dergi ve gazetelerde yazdıktan sonra 2003 yılından itibaren profesyonel gazeteciliğe geçiş yapan Örer; Kanal D, Anka Haber Ajansı, bianet, Taraf, Radikal, Ot Dergi ve Tuhaf Dergi’de röportajlar, izlenim haberler ve özel haberler hazırladı.
Selim İleri gitti, bir devrin diğer insanları gibi çekildi hayatımızdan. İstanbul’un manolyalı akşamlarını, 1950’lerde evde pişen yemekleri ve ıstakozu, Ayvalık sokaklarında gezinen Aysel’i, Kâmran’ın Feride için her hafta yatılı okula taşıdığı fondanları hatırlayıp dert edinecek, izini sürecek daha az insan kaldı şimdi.
Rober Koptaş’ın ilk romanı "Unufak", 2024 yılının son aylarında İletişim Yayınları tarafından basıldı. Yüzyıla yayılan bir aile tarihinin izini süren kitap, “Travma insanlar üzerinde nasıl etkiler bırakır, bu etkileri farklı karakterler nasıl karşılar, göç yeni bir hayat kurmayı sağlar mı?” soruları eşliğinde okuru Türkiye’nin kederli hikayelerinden birine tanıklığa davet ediyor.
2024; savaşlara, şiddete, yoksulluğa rağmen direnen; tabuları yıkan, biraraya gelen, tarihe geçen, "Hayır" diyen, "Evet" diyen kadınların yılı oldu. Belki zordu, ama umut da en zor anlarda sesini yükselten kadınlardan doğdu.
2024 kitapseverler için kasvetli bir yıl olmadı. Aksine, yeni yazarların çevrildiği, uzun zamandır beklediğimiz yazarların okurla buluştuğu, ne zamandır baskısı olmayan kitapların basıldığı iyi bir yıl oldu.
“Suriye’de ne yaşanıyor?” sorusu yıllardır gündemimizden eksik olmuyor. Suriye'ye güncel tartışmalardan bir adım uzaklaşarak bakmak isteyenler için bir kitap seçkisi.
“Türkiye hızla yaşlanıyor” sözünü her yerde duyduğumuz bu günlerde, Akdeniz Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Özgür Arun'a bu tablonun gerçeği ne kadar yansıttığını sorduk. Arun'a göre Türkiye hızla yaşlanmıyor, zaten yaşlı ve bu konudaki politika eksikliğinin ceremelerini çekiyor.
Yoksulların daha yoksul, durumu görece iyi olanların da yoksul, nihayetinde herkesin yoksul olduğu bir tablo karşımızdaki. Artık herkesin hikayesi, aynı yoksulluk ve aynı çıkmazda birleşiyor.
Yalnızca sesiyle muhatap olduğumuz için çoğu zaman karşımızda bir insan olduğunu unuttuğumuz çağrı merkezi operatörleri, uykusuzluk, anksiyete ve yeme bozukluklarıyla mücadele ediyorlar. 80 metrekarelik ofislerde telefon başına hapsedilen operatörlere 4 saatte bir tuvalet izni veriliyor; hem işverenin hem de müşterilerin sonu gelmeyen hakaretlerine maruz kalıyorlar.
Şiddetin sıradanlaştığı, gündelik hayatımızın parçası olduğu bu dönem, toplumsal adalet hissini de yaralıyor. Prof. Dr. Selçuk Candansayar şöyle diyor: “Acımasız şiddet, maruz kalanlarda yarattığı yıkım kadar tanık olanları da örseler. Acımasız zalimliğe tanık olanlar maruz kalanın yanında olmaktansa saldırganın yanında yer bulmaya çabalarlar.”
Bu topraklarda yaşayan kadınlar, hayatlarını sağ ve sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek için artık sıradan önlemlerden fazlasına ihtiyaç duyuyor. Gündelik hayatın her alanına yayılan şiddeti, toplumun farklı kesimlerinden kadınlarla konuştuk.