<img src="https://images.aposto.com/2025/2/6/1741463993023.png" style="display: block; float: none; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" ratio="0.74" width="550" fr-original-style="display: block; float: none; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable"><span fr-original-class="customBullet" fr-original-style="font-size: 24px; line-height: 12px; vertical-align: middle; display: inline-block;" style="font-size: 24px; line-height: 12px; vertical-align: middle; display: inline-block; box-sizing: border-box;">•&nbsp; Modadan restorana: Ünlü Fransız moda markası Saint Laurent, Paris’te Sushi Park restoranını açtı.<ul fr-original-style="padding-inline-start: 20px;" style="padding-inline-start: 20px; margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; box-sizing: border-box;"><li dir="ltr" fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Hakkında: Moda ile Japon gastronomisinin buluştuğu restoran, Şef Peter Park’ın yönetiminde özel bir omakase konsepti sunuyor. Sushi Park, Kaliforniya’nın en prestijli restoranlarından biri olarak gurmelerin de gözdesi hâline gelmişti.</li><li dir="ltr" fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Menüden: Japon sanatına uygun olarak hazırlanan ton balığı, somon ve levrek gibi taze deniz ürünleri menünün öne çıkanları. Sushi Park’ta sushi haute couture düzeyinde hazırlanarak yeşil çay, imza kokteyller ve zarif tatlılarla tamamlanıyor.</li></ul>

Aposto Seyahat

<span fr-original-class="customBullet" fr-original-style="font-size: 24px; line-height: 12px; vertical-align: middle; display: inline-block;" style="font-size: 24px; line-height: 12px; vertical-align: middle; display: inline-block; box-sizing: border-box;">•&nbsp; Modadan restorana: Ünlü Fransız moda markası Saint Laurent, Paris’te Sushi Park restoranını açtı.<ul fr-original-style="padding-inline-start: 20px;" style="padding-inline-start: 20px; margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; box-sizing: border-box;"><li dir="ltr" fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Hakkında: Moda ile Japon gastronomisinin buluştuğu restoran, Şef Peter Park’ın yönetiminde özel bir omakase konsepti sunuyor. Sushi Park, Kaliforniya’nın en prestijli restoranlarından biri olarak gurmelerin de gözdesi hâline gelmişti.</li><li dir="ltr" fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Menüden: Japon sanatına uygun olarak hazırlanan ton balığı, somon ve levrek gibi taze deniz ürünleri menünün öne çıkanları. Sushi Park’ta sushi haute couture düzeyinde hazırlanarak yeşil çay, imza kokteyller ve zarif tatlılarla tamamlanıyor.</li></ul>

apéro

<img src="https://images.aposto.com/2025/0/6/1736621289768.png" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="1.52" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable"><span fr-original-class="customBullet" fr-original-style="font-size: 24px; line-height: 12px; vertical-align: middle; display: inline-block;" style="font-size: 24px; line-height: 12px; vertical-align: middle; display: inline-block; box-sizing: border-box;">•&nbsp; Iris van Herpen sergisi: Dünya prömiyeri Paris’teki Musée des Arts décoratifs’de yapılan Iris van Herpen: Sculpting the Senses sergisinin bir sonraki durağı sanatçının doğduğu ülke Hollanda’daki Kunsthal Rotterdam.<ul fr-original-style="padding-inline-start: 20px;" style="padding-inline-start: 20px; margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; box-sizing: border-box;"><li fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Ayrıntılar: 27 Eylül 2025’te açılacak sergide avangart sanatçının teknoloji ve haute couture işçiliğini buluşturan tasarımlarına çağdaş sanat eserleri eşlik edecek.</li></ul>

Eleanor Lambert tarafından 1948 yılında yeni kurulan Kostüm Enstitüsü'ne bağış toplamak amacıyla başlatılmış bir etkinlikti. Kostüm Enstitüsü, Metropolitan Sanat Müzesi&nbsp;altında kurulan bir oluşumdu. İlk başta New York jet sosyetesinin katıldığı bir etkinlikken 1970'lerde Hollywood sosyetesinin de davet edildiği bir organizasyona evrildi. Elizabeth Taylor, Elton John, Madonna&nbsp;gibi isimlerin gelmesiyle resmi olarak Met Gala'nın yıldız devri başladı. 1995'te ise Vogue'un şef editörü ve moda duayeni Anna Wintour&nbsp;yönetim kurulu başkanı oldu.&nbsp;Temasına gelecek olursak,&nbsp;her sene Kostüm Enstitüsü'nün sergileyeceği koleksiyona bağlı bir tema oluşturuluyor. Bu senenin teması Yaldızlı Çağ ve katılımcılar da dönemlerin ruhunu yansıtacak geniş bir kıyafet seçkisine sahip. En ünlü temalardan biri de 2018'deki katolik koleksiyona aitti. Bu sene de Rihanna&nbsp;papalık cüppesine benzer bir parça kullanmıştı.<img src="https://images.aposto.com/2022/4/2/1651605495893.png" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" ratio="1.85" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable" width="550">Kaynak:&nbsp;Architectural Digest<h3 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Katılım ve Bağış Skalası</h3>Günümüzde katılım sadece davet üzerine olabiliyor ve her davetli de Anna Wintour'un elinden geçiyor. Kişi onaylandıktan sonra bilet için $35.000, masa içinse $200.000 ila $300.000 civarında bir ücret ödemesi gerekiyor. Genellikle moda evlerinin bu masaları satın alıp giydirdikleri ünlüleri yerleştirdikleri yönünde <a fr-original-style="" href="https://wwd.com/fashion-news/fashion-scoops/met-gala-history-how-it-turned-from-fundraiser-to-fashions-biggest-night-1235167840/" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: currentcolor none medium; cursor: pointer; transition: color 0.3s ease 0s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">bir bilgi var.&nbsp;</a>Ücretin ötesinde katılımcıların giyeceği kıyafetlere müdahale bulunmuyor. Ancak seneler içerisinde popülerleşen haute couture&nbsp;furyası genellikle katılımcıların kıyafetlerinin ünlü tasarımcılar tarafından hazırlanmasına alan bıraktı.Geçtiğimiz sene yaklaşık 12 milyon dolarlık <a fr-original-style="" href="https://www.nytimes.com/2018/05/03/fashion/what-is-the-met-gala-and-who-gets-to-go.html" rel="noopener noreferrer" style="color: rgb(9, 9, 9); text-decoration: none; background-color: transparent; outline: currentcolor none medium; cursor: pointer; transition: color 0.3s ease 0s; touch-action: manipulation; user-select: auto; box-sizing: border-box;" target="_blank">bağış toplandığı açıklandı.</a> Bu sene muhtemelen bu miktar çok daha artmıştır.<h3 fr-original-style="" style="margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Bu Senenin Favorisi</h3>Bu senenin favorilerinden biri Blake Lively'nin giydiği Versace&nbsp;elbise. Önce toprak tonlarıyla kendini belli eden elbise, ufak bir merasim ile açılıyor ve oksitlenmiş yeşil renkli bir hale bürünüyor. Burada da aslında başındaki tacı ve elbisenin genel salınımı ile New York'un incisi olan Özgürlük Heykeli&nbsp;(Lady Liberty) benzetmesi yapıyor.<img src="https://images.aposto.com/2022/4/2/1651602468213.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" ratio="1.67" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable" width="550">Kaynak: Hello Magazine<h3 fr-original-style="text-align: left;" style="text-align: left; margin: 0px; color: rgba(0, 0, 0, 0.85); font-weight: 500; padding: 0px; box-sizing: border-box;">Met Galası'nın Diğer Yüzü</h3>Pek çok ünlünün her sene bu etkinliğe katılması, aslında iki sektör arasında bir köprü oluşturuyor. Pek çok ünlü halihazırda moda haftalarına da katılıyor. Ancak bu biraz daha işin show business&nbsp;tarafı. Met Galası'nın bir merasimi mevcut. Billie Eilish&nbsp;gibi ünlü müzisyenlerden tutun, Elon Musk&nbsp;gibi milyarder iş insanlarına, Blake Lively'den Kim Kardashian'a pek çok isim bu etkinliğe katılıyor. Kimilerine göre ABD'nin Doğu Yakasının Oscarları&nbsp;olarak bile anılıyor. Ancak Oscar Töreni'nin ötesinde bir yanı var. Oscar Töreni veya moda haftaları, sadece sektörel başarı veya yenilik göstergesi olarak kutlanıyor ve izleniyor. Dolayısıyla nihai olarak sektörden insanları ve yatırımcılarını ilgilendiriyor. Ancak Met Galası sadece ve sadece Metropolitan Sanat Müzesi'nin Kostüm Enstitüsü'nü ilgilendiriyor. Buna rağmen böylesine cazip ve fomo&nbsp;hissi yaratan bir etkinliğin yaratılmış ve sürdürülebiliyor olması başlı başına çok ilginç bir konu.&nbsp;Öte yandan, 2004 senesinde Donald Trump, şimdiki eşi olan Melania Trump'a bu etkinlikte evlenme teklifi etmişti. Yani iş insanları ve Hillary Clinton&nbsp;gibi politikacılar da bu etkinliğe teşrif ediyorlar. Bu da aslında ülkede (ve dünyada) elinde çok fazla soft power&nbsp;bulunduran eğlence sektörü sanatçıları ile hard power&nbsp;bulunduran ve karar verici konumunda olan politikacıların da bir araya gelmesi için bir alan tanıyor. Yani anlayacağınız dünyanın en iyi networking etkinliği&nbsp;olabilir.Bu bilgiyle beraber sizleri önerilerimize bırakıyorum...&nbsp;

Show Business

Bu senenin Met Galası'nı da geride bırakmış bulunuyoruz. Geleneksel olarak her sene mayıs ayının ilk hafta sonu gerçekleşen bu etkinliğe bir de Show Business gözüyle bakalım.

Moda ve Eğlence Sektörünün Birleşimi: Met Galası

İnsanları kabaca optimistler ve pesimistler olarak ikiye ayırırsak ve klişe bardak sorusunu sorarsak, Dolce&amp;Gabbana’nın bardağın boş kısmına odaklanacağından eminiz. Pesimist olduğu için değil, boş kalan kısmı da doldurma hatta suyu taşırma gayretinden. &nbsp;<h1>Yeni mağazalar</h1>Evdeyiz, gündemin ve sekiz aydır içinde bulunduğumuz durumun üzerimizde yarattığı etkiyle konsantrasyonumuz genel olarak dağınık. Kimileri için dijital dünyanın sunduğu platformlar tek kaçış noktası; markalar içinse bu platformlar yeni mağazaları. Tam da bu sebepten, dijital dünyada öne çıkmak, farklılaşmak, ses getirmek, ana sayfada sonu gelmez bir aşağı kaydırma seansında akışı durdurmak ve kendilerine çekmek istiyorlar. Hızlı modanın işleyişini düşünecek olursak bu anlaşılabilir; dünya pandemiyle beraber “hayatta kalma modu"na” geçti, mağazalar anlamını ve vasfını yitirdi; diğer birçok şeyle birlikte. Markaların tamamı alternatif yolları deneyerek hayatta kalmaya ya da olabildiğince az kayıp vermeye mi çalışıyor, yoksa dijitalleşmeye balıklama atlayarak, pek de kendini gizleme gereği duymadan "daha da fazla kâr” diye mi bağırıyor, gerçek bir soru işareti.Halbuki, son sekiz ayda ivmesini artıran değişim, doğaya karşı bir nebze de olsa artan duyarlılık, sürdürülebilirlik meselesine dair ümit veren farkındalık herkesin gündemindeydi. Moda takviminden sıyrılarak kendi daha ağır ama daha işlevsel programını çizen, dijital dünyanın sınırsızlığını ve atık üretmeden ortaya çıkarabildiklerini keşfederek yola daha bilinçli devam eden/ ettiğini söyleyen markalar var. Fakat hatrı sayılır bir kısmı da sistemdeki açığı bulup topraklarını genişletmek istiyor. Her ay, seyircisiz ve 10 modelle, saç ve makyaj dâhil olmak üzere her şeyin eksiksiz yapıldığı bir defile serisi düzenleme kararı alan Dolce&amp;Gabbana, kulağa bu markalardan biri gibi geliyor. Yapacağı defilelere özel birçok kapsül koleksiyon tasarlayacak marka; yılda dört hazır giyim koleksiyonu, haute couture ve resort koleksiyonlarına ek olarak kapsül koleksiyonlarla birlikte yılın her ayı farklı bir ürün grubu tanıtıyor olacak. Nutkumuz tutuldu doğrusu.<h1>Daha ÇOK varken neden daha AZI olsun?</h1>Markanın tasarımcıları Domenico ve Gabbana, fiziksel defilelerin gerçek tutkunları arasında, fotoğraflarla verilemeyen bir ambiyansın defileler yoluyla sağlanabildiğini düşünen ikili, yeni bir şeyler denemek üzere çıktıkları yolda daha sık defile görmek istediklerine ve burada sergilemek üzere daha fazla ürün tasarlamak istediklerine karar veriyorlar. İzleyiciler/tüketiciler ise görüp beğendikleri ürüne “See Now, Buy Now” konsepti sayesinde anında sahip olma şansını yakalıyor. Satılan ürün ise bu hızın ortasında güncelliğini kaç yeni koleksiyona kadar koruyor, ona net bir yorum yapamıyoruz; bir ay, dört ay, belki bir yıl…&nbsp;Böylesine bir dönemden öğrenebilecek çok şey, insan-doğa ilişkisinde aşılabilecek önemli engeller varken; yavaşlama ve yavaşlatma şansına sahipken, hızına hız katarak, daha fazla üretimle daha fazla atık yaratmak, moda dünyasında tam da şu sıralar yakalanmaya çalışılan kolektif bilinç seviyesinden çok uzakta. Markanın, acımasız yöntemlerle elde ettiği tavşan kürkünü ısrarla kullanmaya devam ettiğini düşünecek olursak, Dolce&amp;Gabbana’nın birkaç hafta önceki yazımda bahsettiğim küreği akıntıya doğru umursamazca çeken markalar arasında olduğunu görmek kolaylaşıyor.&nbsp;

Angst

Kimileri için moda eskisinden de hızlı olabilir. Üstelik bu hiç sorun değil. 

KARTLARINI AÇIK OYNUYOR

• Lüks moda evlerini günümüzün yeni restorancıları olarak görmeye alıştık mı? Alışveriş arası mağazanın içinde yemek molası verebilmek normal mi? Jacquemus’den Dolce &amp; Gabbana’ya, Prada’dan Louis Vuitton’a, Gucci’den Ralph Lauren’e moda sektörünün birçok lüks markası dünyanın farklı noktalarında restoran ve kafeleriyle karşımıza çıkıyor ve çıkmaya da devam edecek gibi görünüyor. Modanın gastronomi sektörüne yönelimi ilk bakışta heves gibi gözükse de, arka planda ekonomik ve sosyal nedenlere dayanan planlı bir geçiş söz konusu.<figure class="image"><img src="https://images.aposto.com/images-2020-06-20T12:46:08.279Z.jpeg" alt="Fotoğraf: Vogue, Oursin by Jacquemus"><figcaption>Fotoğraf: Vogue, Oursin by Jacquemus</figcaption></figure><ul><li>&nbsp;Giderek daha çok müşterinin internet alışverişine yöneldiği bir dönemde yaşıyoruz. İster istemez bundan mağazalara binlerce lira kira ödeyen moda evleri de etkileniyor. Restoran veya kafe açmak ise müşteriyi mağazaya çekmek için etkili bir yol. Açtıkları restoran ve kafelerle müşterilerine mağazalara gelmeleri için yeni bir neden veren markalar aynı zamanda müşterilerinin mağazada geçirdikleri süreyi artırarak daha derin bir marka deneyimi sunuyor ve satışlarını artırma fırsatı <a target="_blank" rel="noopener noreferrer" href="https://www.marieclaire.fr/marques-mode-restaurants,1338838.asp">buluyor.</a> &nbsp;</li><li>Restoran ve kafe açmak moda evlerine göre müşteri sadakatini artırmak ve yeni müşterilerin ilgisini çekmek için önemli bir rol oynuyor. Moda’nın yanı sıra gıda sektörü aracılığıyla yeni bir deneyim sunan haute couture markalar, bu yolla müşterileriyle aralarındaki ilişkiyi güçlendirme ve pekiştirme imkanı<a target="_blank" rel="noopener noreferrer" href="https://madame.lefigaro.fr/style/restos-jacquemus-et-jeanne-damas-confitures-amelie-pichard-pourquoi-la-mode-met-les-petits-plats-dans-les-grands-110719-166059"> elde ediyor.</a> &nbsp;</li><li>Louis Vuitton gibi markaların bu sektöre yönelmesinin bir diğer önemli nedeni ise markanın evreniyle uyumlu bir yaşam tarzı<a target="_blank" rel="noopener noreferrer" href="https://www.getplanet.eu/newsletters/louis-vuitton-ouvre-son-premier-restaurant-pour-faire-ressentir-lexprience-du-luxe"> sunmak</a>. &nbsp;</li><li>Daha çok yüksek gelirli ekonomik gruba hitap eden bu tarz markalar, restoran ve kafeleri aracılığıyla daha alt gelirli gruplara da markanın sunduğu lüks deneyimi, “ayrıcalıklı yaşamı” deneyimleme fırsatı veriyor. Ne de olsa Prada’da kahve içmek ya da Ralph Lauren’de yemek yemek oralardan alışveriş yapmaktan çok daha karşılanabilir. Bundan dolayı gıda sektörüne giriş aslında bu markalar için çok daha geniş bir yelpazeye hitap etmek demek. &nbsp;</li><li>Moda ve lüks üzerine uzmanlaşmış yazar ve eğitim görevlisi Éric Briones’a göre moda ve gastronomi ikilisinin birleşiminin bir diğer nedeni de Asya'dan gelen müşterilerin lüks moda evlerinin hedef kitlesinde büyük bir yer tutması ve bu kitlenin bu tarz restoranlara yoğun ilgi göstermesi. Yapılan araştırmalara göre Çin’in büyük alışveriş merkezlerinde elde edilen kârın %50’sini bu tarz restoran ve kafeler <a target="_blank" rel="noopener noreferrer" href="https://www.lemonde.fr/m-mode-business-of-fashion/article/2015/09/14/les-marques-de-mode-passent-a-table_4753143_4497393.html">oluşturuyor.</a></li></ul>

Moda, daha yeniyi ve güzeli arama ve onlara sahip olma isteğinden, bireyin özgünlüğünü ve karakterini yansıtarak farklılaşma tutkusundan, statü simgesi olma veya haute couture markalarının belirli bir ajandaya uyum çabasından öte ucu görünmeyen sürükleyici bir zaman tüneli olarak tasvir edilebilir. Bu zaman tünelinde bizlere, kelimeler yerine dönemin moda tasarımcılarının yaratıcılığı aracı ile iletişim kuran bir ayna eşlik ediyor. Aynaya baktığımızda, aslında tarih boyunca kültürlerarası etkileşimlerin; savaş, sanayi devrimi, kadınların iş gücüne daha fazla katılımı gibi sosyo-ekonomik gelişmelerin veya küresel ısınma gibi iklimsel faktörlerin, tasarımcıların yaratıcı süzgecinden geçerek moda olarak yansıtıldığını görebiliriz. Bu açıdan bakarsak moda düşündüğümüzden de derin anlamlar taşıyor olabilir.<ul><li>Turquerie: Bağımsız sanat danışmanı ve Sotheby’s Güzel Sanatlar Bölümünün eski direktörlerinden Haydn Williams, “18. Yüzyılda Avrupa’da Türk Modası: Turquerie” kitabında kültürlerarası etkileşim sayesinde bir moda akımının başka bir coğrafyadaki yaşam tarzını nasıl etkilediğine dair çarpıcı bir örnek sunuyor. Turquerie, Osmanlı-Türk dünyasına Avrupa’nın çeşitli sanat biçimlerinde doğan bakışını tasvir etmek için kullanılan bir terimdir. 1453’te İstanbul’un Osmanlı Türklerince ele geçirilmesinin ardından, Osmanlılar ve Avrupa arasındaki ilk temaslarla başlayan ve 18. yüzyılda Osmanlıların da yurt dışına yüksek mevkideki memurlarını elçi olarak göndermesi ile yoğunlaşan Türk modası, kendini Avrupa’nın farklı bölgelerinde sadece giyim kuşamda değil, çeşitli sanat eserleri ve mimari yapılarda da gösteriyor. Kew bahçelerindeki süs camilerinden, Dresden’de 1719’da bir kraliyet düğünü için Elbe boyunca dikilmiş Türk çadırlarına, 1748’de Roma’da karnaval kutlayan bir alay tarafından giyilen kostümlere Turquerie’nin etkisi görülüyor.&nbsp; &nbsp;</li><li>İnovasyon: Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının yaşandığı yıllarda kıyafetlerin veya aksesuarların nasıl daha işlevsel hâle geldiğini görüyoruz. Moda, savaşları takip eden yıllardaki ekonomik buhranları da, ekonomik buhranlar sonrası yaşanan rahatlama ve özgürlük arayışını da yansıtıyor. Birinci Dünya Savaşı ile birlikte kadınların daha rahat ve maskülen kıyafetler giymesinin arkasında; fabrikalar, demir yolları, hastaneler ve bunun gibi birçok yerdeki görevlerde savaşa giden erkeklerin yerine aktif olarak çalışmaya başlamaları yatıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında Birleşik Krallık’ta gaz maskesi takma veya taşıma zorunluluğu ile gaz maskeleri başlarda karton veya mukavva kutu ve taşımaya yardımcı askı ile taşınıyor. Bu kutular, tasarımcıların yaratıcılığı ile yerlerini gaz maskesi bölümü olan ve omuzda taşımaya yardımcı askılı çantalara bırakıyor. Her iki savaştan sonra insanların özgürlük ve kendi stillerini yansıtma isteğinin müzik ve dansla birleştiğini görüyoruz. Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki moda dünyası, caz dans ve çarliston dansının ritimlerini; İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise Rock &amp; Roll tarzını yansıtıyor. &nbsp;</li><li>Çevre: Son yıllarda ünlü moda markalarının sürdürebilirlik odaklı yaklaşımlarını görüyoruz. Markalar çevreye duyarlılıkları üzerine mesajlarını iletmekte, kullanılmış kıyafetlerin toplanarak geri dönüşümünü sağlamakta veya geri dönüştürülebilir kumaşlardan kıyafet üretmekte birbirleri ile yarışıyorlar. Defilelerde, okyanuslarda biriken plastik atıklara gönderme yapan tasarımcıların plastik doku görünümlü tasarımları karşımıza çıkabiliyor. &nbsp;</li><li>Şimdi ne olacak? Şu sıralar moda dünyasının gündemini, pandemi nedeniyle defilelerin önceden belirlenmiş takvimlerinin ötelenmesi veya defilelerin dijital olarak sunulması meşgul ediyor. İleride tarih olarak anlatacağımız bugünlerden bahsederken salgının moda dünyasındaki ilk etkisinin işleyiş biçiminde kendini gösterdiğini anlatacağız belki de. Diğer yandan tasarımcılar yeni tasarımlarını yaratırken mood board'larının da pandeminin etkisi altında kalması, bizlerin de bu etkiyi aynalayan modayı deneyimleyecek ve taşıyacak olmamız şaşırtıcı olmayacaktır.</li></ul>

haute couture ile ilgili hikayeler