Berrak zihinler için yalın, zengin, bağımsız bir Türkçe dijital medya üyeliği.
Ücretsiz Kaydol →
Eren Kuru
Sipay Hazine Müdürü ve yatırım danışmanı. Daha önce Borsa İstanbul’da İş Geliştirme Departmanı’nda, Vakıf Yatırım'da Yatırım Danışmanlığı ve Algoritmik Trading Departmanı'nda, Ziraat ve Allbatross Portföy tarafında da Fon Yönetimi'nde çalıştı.
ABD'nin son yıllardaki en tartışmalı dış ticaret politikalarından biri, Donald Trump’ın “önce Amerika” vizyonu çerçevesinde şekillenen agresif ve çoğu zaman tutarsız tarife politikalarıydı. Bu politikalar sadece küresel tedarik zincirlerinde kırılmalara neden olmadı; aynı zamanda ABD'nin geleneksel müttefikleriyle olan ticari ilişkilerini de derinden sarstı.

ABD, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana güvenilir imajını kimseyle paylaşmadan sürdürdü. Dolar ve ABD Hazine tahvilleri, kriz anlarında yatırımcıların sığındığı varlıklar oldu. Ancak son dönemdeki gelişmeler, bu "aşırı ayrıcalığın" geleceğini yeniden tartışmaya açtı.

Yatırım dünyasında çoğu zaman göz ardı edilen bir gerçek vardır: Liderlik kalıcı değildir. ABD hisse senetleri, onlarca yıl boyunca dünya borsalarına yön veren lokomotif konumundaydı. Ancak 2025 yılının ilk çeyreği, bu mutlak üstünlüğün sorgulanmaya başlandığı bir dönüm noktası olabilir.

Geride bıraktığımız çeyrek, dünya ekonomisi ve finans piyasaları açısından adeta bir türbülans gibiydi. İkinci çeyrek ise bambaşka bir tablo çiziyor.

Son dönemde borsa piyasalarında yaşanan sert satış dalgası, yatırımcıların gözünü bir kez daha ABD Merkez Bankası'na çevirmesine neden oldu. Tarihsel olarak, piyasalar belirli bir noktada Fed’in devreye girerek faiz indirimleri ya da likidite desteği ile yatırımcıları rahatlatacağına inanır.

Son günlerde ABD’de, 1985’te imzalanan Plaza Anlaşması'na benzer bir hamlenin gündeme gelebileceğine dair spekülasyonlar artıyor. Ancak bu gerçekten mümkün mü? Ve eğer gerçekleşirse, finansal piyasalar bundan nasıl etkilenir?

Finansal piyasalar için tahvil getirilerindeki değişimler çoğu zaman ekonomi politikasının bir yansımasıdır. ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, kısa süre önce 10 yıllık Hazine tahvili faizlerini düşürmeyi öncelikli hedefleri arasına koyduğunu açıkladı. Görünüşe bakılırsa bunda başarılı olmuş gibi. Ancak, bu düşüş ekonomi için gerçekten iyi bir haber mi?

Dünya gündeminin merkezinde yer alan Ukrayna savaşı, son gelişmelerle birlikte yeni bir dönüm noktasına girebilir mi?

Ukrayna’daki savaşın sona ermesi, küresel ekonomi ve finansal piyasalar için büyük bir dönüm noktası olabilir. Ancak, son gelişmeler gösteriyor ki, olası bir ateşkesin niteliği, ekonomik etkileri açısından belirleyici olacak.

Son yıllarda küresel ticarette artan korumacılık, piyasalarda önemli dalgalanmalara neden oldu. Başkan Donald Trump’ın uygulamaya koyduğu tarifeler, özellikle Çin ve diğer ticaret ortaklarını hedef alırken, yatırımcılar bu durumun piyasalara etkisini anlamaya çalışıyor.
