Tokyo’da kariyerinin ilk Olimpiyat madalyasına kadınlar 800 metre gümüşüyle ulaşan Britanyalı Keely Hodgkinson dünya salon şampiyonu olmayı hedefliyor.<hr fr-original-style="" style="height: 0px; overflow: visible; border-bottom: none; clear: both; user-select: none; break-after: page; box-sizing: border-box;">3 Mart 2002’de, Avrupa Salon Şampiyonası’nı Viyana’da takip eden seyirciler kadınlar 800 metrede bir dünya rekoruna tanıklık ettiler. Slovenyalı Jolanda Ceplak, ev sahibi atletizmseverlerin favorisi olan Avusturyalı Stephanie Graf’ı geçerek kazandığı altın madalyayı, 1:55.82’lik dünya rekoruyla taçlandırmıştı. Bu yıl Belgrad’da düzenlenecek olan Dünya Salon Şampiyonası’na ise, 800 metrede dünyanın zirvesinde bulunan isimlerden Britanyalı Keely Hodgkinson, aradan geçen 20 yılda koşulan en iyi dereceyi kaydederek geliyor.Hodgkinson, Şubat ortasında Birmingham’da yapılan Dünya Salon Turu yarışındaki 1:57.20’lik derecesiyle sadece Britanya rekorunu kırmakla kalmadı, tarihin de en iyi altıncı zamanını kaydetti. Ceplak’ın dünya rekorunu kırdığı gün dünyaya gelen 20 yaşındaki atlet, hızla başladığı kariyerindeki ilk dünya şampiyonluğunun peşinde.Hodgkinson’ın kariyeri de aslında Britanya orta mesafe atletizminin yakın tarihiyle iç içe geçmiş durumda. Spora modern biatlon ile başlayan Hodgkinson, Londra’da düzenlenen 2012 Yaz Olimpiyatları’nda Jessica Ennis-Hill’in kazandığı heptatlon altınını izledikten sonra atletizme odaklanmaya karar verdi.Manchesterlı koşucu çocukluğunda bir kulağında %95 duyma kaybına sebep olan bir tümör ve bazı diz sakatlıkları gibi sorunlarla boğuşsa da 11 yaşındayken üst üste kazandığı 14 yarış ve elde ettiği Greater Manchester şampiyonluklarında kırdığı rekorlarla parlak bir geleceğin işaretlerini vermeye başlamıştı.Hodgkinson 2020’de, dünya rekorunun kırıldığı yer olan Viyana’da Avrupa salon 20 yaş altı rekorunu kırarak 800 metrede ne kadar başarılı olacağının sinyallerini vermişti bile. Pandemi dahi Hodgkinson’ın hızını kesemedi ve aynı yılın Eylül ayında açık havada Britanya şampiyonluğuna ulaşan 18 yaşındaki atlet 1974’ten beri bunu başaran en genç isim oldu.2021 ise Keely Hodgkinson için rüya gibi geçti. Yine Viyana’da, iki dakikanın altına indiği ilk koşuda saate yazdırdığı 1:59.03’lük dereceyle 800 metre dünya 20 yaş altı salon rekorunu kırarak yıla başladı. Büyüklerdeki ilk büyük turnuva deneyimini yaşadığı Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası’nı ise zirvede tamamladı ve 800 metrede altın madalya kazanan en genç atlet oldu. Bunun ardından ise ulusal şampiyonada deneyimli İskoçlar Jemma Reekie ve Laura Muir’i geçerek Olimpiyat bileti aldı.&nbsp;Hodgkinson, kariyerinin ilk Olimpiyatı’nda ise 1:55.88 koşarak 26 yıllık Britanya rekorunu paramparça etti ve gümüş madalyanın sahibi oldu. Bu kategorinin en formda ismi ve büyük favori Athing Mu’nun gerisinde kalsa da branşının en özel isimleri arasında yerini almıştı bile.Olimpiyat sonuna kadar -muhtemelen pandemi nedeniyle desteklerin kesilmesinin de etkisiyle- UK Athletics’in destek programında yer almayan Hodgkinson, Ekim’de Olimpik podyum programı fonuna dahil edildi. Böylelikle Britanya’nın atletizmdeki en önemli umutları arasına giren Hodgkinson, yılı Diamond League’deki 800 metre birinciliğiyle tamamladı.Keely Hodgkinson şimdi ise, Olimpiyat’ta altın madalyayı kaptırdığı Athing Mu’nun yokluğunda kariyerinin ilk dünya şampiyonluğunu hedefliyor. Henüz 20 yaşında bunu başarabilmesi için, dünya şampiyonu Ugandalı Halimah Nakaayi ve Jamaikalı Natoya Goule gibi isimleri geride bırakması gerekiyor.

UÇAN BRITON: KEELY HODGKINSON

Efsaneler kazandıkları sayısız başarılarla hafızalarda yer ederler. Zamanla kazanmaları değil kaybetmeleri haber değeri olan bu sporcular, bir de aktif spor hayatlarını devam ettiriyorlarsa katıldıkları yarışlardan çıkardıkları birincilikler de zamanla sıradanlaşır. Öyle ki bazen ne kadar önemli işler başardıklarını anlamak için emekliliklerini beklemek gerekir. İşte Ole Einar Bjorndaelen de biatlon sporunda çeyrek yüzyıl başarıyı sıradanlaştırdı. Çıtayı öyle bir seviyeye çıkardı ki onu geçebilen isimler hikayelere konu oldu, tıpkı Vincent Defrasne gibi.Fransa, erkekler biatlonda hatrı sayılır başarılara sahip. Tarihin en büyük biatletlerinden Martin Fourcade da bir Fransız. Yine Raphael Poiree gibi çok önemli bir isme de sahipler. Bu listeye girmeyi hak eden isimlerden bir diğeri de Vincent Defrasne. Ne de olsa Bjorndaelen gibi bir altın madalya makinesini geçmeyi başaran istisnai bir sporcu o.Vincent Defrasne, kariyeri boyunca elit bir bireysel biatlet olmasa da bayrak yarışlarında üst düzey bir takım oyuncusu olmayı başarmış bir isim. Bunun net göstergesi de kazandığı altı dünya şampiyonluğunun beşini bayrak yarışlarında elde etmesi. Bireysel yarışlara sahne olan biatlon dünyasının en önemli organizasyonu Biatlon Dünya Kupası’nda ise Vincent Defrasne hiç şampiyonluğa uzanamadı. Peki nasıl oldu da Defrasne, 2006 yılında İtalya’da düzenlenen Kış Olimpiyatları’nda bir efsaneyi geride bırakarak Olimpiyat şampiyonu oldu.Olimpiyatlardan bir ay önce Dünya Kupası’nın Oberhof ayağında 10 km sprint yarışını kazanmıştı Fransız biatlet. Evet formdaydı ancak yine de kimse 18 Şubat 2006 tarihinde düzenlenen 12.5 km takip yarışında Defrasne’dan bir Olimpiyat altını beklemiyordu. Onun ise farklı planları vardı.“Olimpiyat öncesi iyi antrenman yapmıştım, yarışın yapıldığı irtifa da bana oldukça uygundu. Kendime sürekli olarak herkesi yenebileceğimi hatırlatıyordum.”Takip yarışına sprintte aldığı dereceye bağlı olarak beşinci sırada başlayan Vincent Defrasne, ilk üç atış turunda hata yapmadı. 15 atışın tamamında hedefi vurdu ve inanılmaz bir tempoyla son atış turuna yaklaştı. Öte yandan Ole Einar Bjorndaelen, Vincent Defrasne’ın arkasında yarışın her dakikası bir çığ gibi büyümeye devam etti. Yarışa 12.sırada başlayan Norveçli, bu yetmezmiş gibi son tur öncesi iki kez hedefi bulamayarak hata turları atmasına rağmen halen altının favorisi gibi görünüyordu. Norveçli, kayaklı koşusuyla fark yaratıyor ve rakiplerini birer birer ekarte ediyordu.Son tura gelindiğinde Defrasne baskıyla yüzleşti ve iki atışını kaçırdı. Bjorndaelen ise bu kez sıfır hatayla atışlarını tamamlayarak son turda öne geçti. İkilinin düellosu bitişe giden düzlük öncesi son yokuşta iyice kızıştı. Var gücüyle saldıran Defrasne yokuşta bir ara dengesini kaybetti ama toparlanmayı başardı.&nbsp;Bitişe giderken de büyük efsaneyi son nefeste geçti. Bu epik yarış sonrası Defrasne,”Yarış öncesi kafamda ilk üç sıra vardı ama dakikalar geçtikçe şampiyon olabileceğime inandım.” demişti. 2002 Kış Olimpiyatları’nda bayrak takımıyla kazandığı bronz madalya sonrası bireyselde de bir Olimpiyat şampiyonluğu kazanmayı başarmıştı Defrasne. Yarış sonrası Bjorndaelen’in sözleriyse ne kadar büyük bir şampiyon olduğunu gösterir nitelikteydi. “Onu tebrik ediyorum. Daha iyiydi ve kesinlikle kazanmayı hak etti.”Vincent Defrasne, sadece bir Olimpiyat şampiyonu olmadı aynı zamanda bu sporun büyük bir yıldızının da saygısını kazandı.

İSTİSNAİ

Erkekler biatlon, tarihi boyunca her dönem yeni bir yıldızı bu sporu sevenlerle buluşturdu. Aralarında sadece kendi döneminin yıldızı olmayıp aynı zamanda efsaneleşen iki isimse hep farklı bir yerde durdu. Bu isimler Martin Fourcade ve Ole Einar Bjørndalen’den başkası değil. İki biatlet halen bu sporun en büyükleri kabul edilse de onların tahtını tehdit eden Johannes Thingnes Bø de çok yakında en büyük kim tartışmalarına dahil olacak gibi görünüyor.Martin Fourcade, biatlon dünyasının en prestjli organizasyonu Biatlon Dünya Kupası’nı yedi kez kazanma başarısı göstermişti. Bjørndalen ise altı kez kupanın sahibi olmuştu. Olimpiyatlarda ise Fourcade’ın yedi madalyasına Bjørndalen 13 madalyayla karşılık vermeyi başarmıştı. Johannes Thingnes Bø ise şimdiden 3 dünya kupası altın madalyası ve üç Olimpiyat madalyasını koleksiyonuna eklemiş durumda. &nbsp;Henüz 28 yaşındaki Bø için kariyerinin ortasında olduğunu söylememiz yanlış olmaz. Geçtiğimiz üç sezon Biatlon Dünya Kupası birinciliğini kimseye kaptırmayan Bø, bu sezon beklentilerin bir miktar gerisinde kaldığı sezonda genel klasmanda yedinci sırada yer alıyor. Son yedi etapta kürsü göremeyen Bø’nün, Olimpiyatlar sonrası koşulacak yarışlarda vites artırması şaşırtıcı olmayacaktır.Dokuz sezondur büyükler kategorisinde yarışan Johannes Thingnes Bø, kariyerinin erken döneminde atışlardan ziyade kayaklı koşusuyla dikkat çekmişti. Neredeyse her biatlet gibi onun da kayaklı koşu ve atış kombinasyonunda elit seviyeye çıkması belirli bir zaman aldı. 2018-19 sezonuyla birlikte Bø’nün elit seviyeye yürüyüşü başladı. Bu dönem Martin Fourcade ile girdiği rekabet onun gelişimini de hızlandırdı. Fourcade’ın ayrılığı sonrasında ise aktif erkek biatletler arasında tartışmasız bir numaralı sporcu konumuna yükseldi.2014 Soçi Olimpiyat Oyunları’nda, henüz &nbsp;20 yaşında yarışmış ve kürsü görememişti. 2018 Pyeongchang Olimpiyat Oyunları’nda ise ikisi takım yarışlarında olmak üzere üç madalyaya ulaştı. Bu 3 madalyadan ikisinin renginin altın olduğunu belirtelim.Bø, 2022 Beijing Olimpiyat Oyunları’nda da katılacağı her branşın bir numaralı favorisi olacak. Diğer biatletler ise kendi performanslarında zirveyi görmenin yanı sıra Bø’nün hata yapmasını bekleyecek.

Johannes Thingnes Bø

YENİ KRAL

Cross-country’nin ana vatanı olarak nitelendirebileceğimiz Norveç, her dönemde yıldız sporcular yetiştirdi. Marit Bjørgen, Therese Johaug ve tabii ki Bjørn Dæhlie bu isimlerden bazıları. Onların bıraktığı yerden bayrağı taşıyacak Johannes Høsflot Klæbo, Beijing 2022’de ikinci olimpiyatında mücadele edecek ve 2018’de olduğu gibi tozu dumana katmaya çalışacak.Çoğu süperstar sporcunun daha genç yaşlarda diğerlerinden farklı bir potansiyel taşıdığı görülebilir. Klæbo da böyle bir sporcu. 2015 yılında henüz 19 yaşındayken çıktığı büyük sahnede varlığını kısa sürede hissettiren Norveçli kayakçı, o sezonu ısınma süresi olarak kullandı. Bir sonraki sezonla birlikte, hem Dünya Kupası ayaklarında galibiyetler almaya başladı hem de Lahti’deki 2017 Dünya Şampiyonası’nda bireysel sprintte bronz kazanarak büyükler kategorisindeki ilk madalyasını aldı.Dünya Şampiyonası’ndan bir sene sonra PyeongChang 2018’de ilk olimpiyatına çıkan 21 yaşındaki Klæbo ilk yarışı skiathlonda izleyicilere sadece bir fragman sunarken, onuncu sırada yer aldı. Bu gerçekten bir film fragmanı olsaydı, filmde olacaklara dair hiçbir şey anlatmadığı için başarısız sayılırdı.Skiathlon’dan sonrası gerçek anlamda bir Klæbo kasırgasıydı. İlk zaferini bireysel sprintte alan genç yıldız, olimpiyat tarihinde cross-country’de altın madalya kazanan en genç erkek sporcu oldu. Ardından, önce 4x10 km bayrak yarışı ve sonrasında takım sprintte iki altın daha kazandı. PyeongChang 2018 bittiğinde, Fransız biatlon efsanesi Martin Fourcade’la birlikte oyunların en fazla altın kazanan iki sporcusundan biriydi.Beijing 2022’de de, özellikle sprint dallarında, yine en büyük favori olacak Klæbo neyse ki rakipsiz değil. 2018’de altın aldığı üç dalda da geride bıraktığı Rus Alexander Bolshunov yine en büyük rakibi olacak. Bolshunov, PyeongChang’da kaybetmiş olsa da son iki Dünya Kupası’nı Klæbo’nun önünde kazanarak pes etmediğini gösterdi. Pistte büyük rakip, pist dışındaysa çok iyi arkadaş olan ikilinin ikinci olimpik rekabetini sabırsızlıkla bekliyoruz.Johannes Høsflot Klæbo, Beijing 2022’ye giderken dört yıl önce estirdiği kasırgayı tekrar etmek istiyor. Tabii ki bu kolay olmayacak. Ancak bunu başarabilirse, bir kasırgadan rakiplerinin hepsini yok eden bir Ragnarok’a dönüşecek.

Johannes Høsflot Klæbo

RAGNAROK

Biatlon Dünya Kupası, 27 Kasım 2021 tarihinde İsveç’in Östersund kentindeki yarışlarla yeni sezona merhaba dedi. Üst üste iki ayağın koşulduğu Östersund’da son üç yılın şampiyonu Johannes Thingnes Boe beklentilerin altında kalırken, ev sahibi ülkeden Sebastian Samuelsson sürpriz bir şekilde 10 km sprint yarışlarının ikisinde de podyumun zirvesinde kendine yer buldu. Sekiz farklı ayağın daha koşulacağı sezonda genel klasmana ilişkin net bir yorumda bulunmak için henüz çok erken olduğunu söylemeliyiz.1977 yılından bu yana düzenlenen Dünya Kupası’nda erkeklerde sadece iki kez madalyaya uzansa da İsveçli sporcular biatlon dünyasında saygın bir yere sahip. Burada en büyük övgüyü kuşkusuz Mikael Löfgren’e vermek gerekli. İsveçli biatlet genel klasmanda 1991-92 sezonunda ikinci, 1992-93 sezonunda da birinciliği kimseye kaptırmamış ve İsveç biatlon tarihine adını altın harflerle yazdırmıştı.Olimpiyat tarihinde ise İsveç’in Dünya Kupası performansının tersine toplamda 12 madalya gibi etkileyici bir performansı var. Sebastian Samuelsson da 2018 yılında Pyeongchang’da düzenlenen Olimpiyalar’da kazandığı bir altın ve bir gümüş madalyayla 2022 Beijing’e gelirken İsveç’in erkeklerde en büyük madalya umudu konumunda bulunuyor.&nbsp;Aslında Samuelsson’un hatırı sayılır bir rekabetin yaşandığı biatlon dünyasının en prestijli organizasyonu Biatlon Dünya Kupası’nda çok büyük başarıları yok. Dünya Kupası’nda genel klasmanında en iyi derecesi altıncılık olan İsveçli biatlet, Pokljuka’da düzenlenen tek yarışlık Biatlon Dünya Şampiyonası’nda ise geçtiğimiz sezonu iki gümüş iki de bronz madalyayla tamamlamıştı.&nbsp;Bu dört madalyanın üçünü bayrak yarışlarında kazandığını, 2018 Pyeongchang’daki iki madalyasından birini de yine bayrak yarışında elde ettiğini vurgulamakta fayda var. Bu sonuçlara bakınca Samuelsson’un bireysel performansından ziyade çok iyi bir takım oyuncusu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.Sebastian Samuelsson aynı zamanda biatlon dünyasında açık sözlülüğüyle de tanınıyor. Rus biatlet Alexandr Loginov’un 2014 yılında doping gerekçesiyle aldığı cezanın dönüşünde Oberhof’taki yarışı kazanması üzerine Samuelsson, “Doping yaptıysanız çıkıp özür dilemelisiniz, özür dilemeyen bir sporcunun burada yeri olmamalı.” açıklamasıyla epeyce bir sure gündemi meşgul etmişti.Yine bir Olimpiyat sezonuna çok iyi giriş yapan Sebastian Samuelsson, sprintte elde ettiği zaferlerle 2018 Pyeongchang Olimpiyatları’nda takip ve bayrak yarışlarında kazandığı madalyaların yanına bir yenisini ekleyebilecek kapasitede olduğunu gösterdi.&nbsp;Pek tabii ki biatlonun her disiplini en ufak hatayı kabul etmeyen, sürprize çok açık ve özellikle Norveçli favori sporcuların olduğu bir spor dalı. Kimin Olimpiyat şampiyonu olacağını kestirmek kolay değil ama sezona formda giren ve gününde bir Sebastian Samuelsson’un hiç de yabana atılacak bir isim olmadığı da bir gerçek.

ONUN SENESİ

Başrolünü oynadığı epik sonlar, gösterdiği haklı tepkiler, yaşadığı şoklar, imzasını attığı zaferler ve aldığı sorumluluklar. Bunların tümü Martin Fourcade’ın kısa ama dopdolu kariyerinin satır başları…

biatlon ile ilgili hikayeler