İçinde bulunduğumuz 18-24 Nisan haftasında İstanbul’da bir WTA 250 toprak kort turnuvası olan Tennis Championship İstanbul&nbsp;düzenleniyor. Aynı hafta Stuttgart’ta WTA500 düzeyinde bir turnuva olmasına rağmen İlk 50’den 8 ismin ana tabloda yer aldığı turnuvada geçen senenin tekler şampiyonu Cirstea ve çiftler şampiyonu Mertens’in yanı sıra Kalinina, Teichmann, Tomljanovic, Sorribes Tormo gibi oyuncular mücadele ediyor. 2005 yılından beri İstanbul Cup adıyla farklı lokasyonlarda düzenlenen turnuva, 2020 yılından itibaren Türkiye Tenis Federasyonu’nun İstinye’de açtığı Türkiye Tenis Merkezi’ne taşındı.&nbsp;<ul fr-original-style="padding-inline-start: 20px;" style="padding-inline-start: 20px; margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; list-style-position: inside; box-sizing: border-box;"><li dir="ltr" fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Akıllarda tek bir soru: Pandemi nedeniyle ilk iki senesi seyircisiz oynanan turnuva, bu yıl ilk defa seyircilere kapılarını açtı. Aslında “kapılarını açtı” kalıbını çeyrek finallerin oynanacağı cuma gününden itibaren söylemek daha mümkün olacak gibi. Soğuk hava ve yağmurla geçen ilk 2 günü saymazsak havanın oldukça güzel olduğu, turun üst sıralarındaki oyuncuların yanı sıra millî oyuncuların da korta çıktığı günlerde tribünlerde pek fazla seyircinin varlığından söz edemiyoruz. Bu durum bir noktada akıllara şu soruyu getiriyor: İnsanlar İstanbul’da bir tenis turnuvası düzenlendiğinin farkında mı?&nbsp;</li></ul><img src="https://images.aposto.com/2022/3/5/1650641878527.jpeg" style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px; border-style: none; position: relative; cursor: pointer; padding: 0px 1px; box-sizing: border-box;" width="550" ratio="0.75" fr-original-style="display: block; vertical-align: top; margin: 5px auto; text-align: center; width: 100%; max-width: 550px;" fr-original-class="fr-draggable">Fotoğraf: Elif Alper<hr fr-original-style="" style="height: 0px; overflow: visible; border-bottom: none; clear: both; user-select: none; break-after: page; box-sizing: border-box;">İstanbul Tenis Merkezi’nde geçirdiğim 5 günün ardından, sanırım artık bunu söylemek haksızlık olmaz; turnuva bana pek çok şeyiyle sanki seyircinin cumartesi-pazar günü gelmesini “tercih eder” bir noktada göründü. Belki bu durum hafta sonu için biraz daha değişecektir ancak örneğin turnuva lokasyonuna gelene kadar turnuvaya dair herhangi bir belirteç, afiş, reklam panosu vs. görmüyorsunuz. Lokasyona geldiğinizde belli belirsiz İstanbul Tenis Merkezi tabelasını görmezseniz yanlış yere geldiğinizi bile düşünebilirsiniz!&nbsp;Merkez Kort ve Can Üner kortu, televizyon yayını olan ana kortlar. Merkez kort gerçekten harika ancak Can Üner kortunda tribün yok! Tribünü olan 3 numaralı kort ise TV yayını ve skorbordu olmadığı için antrenman kortu olarak kullanılıyor. 2 numaralı kortu görebilmek için tellerin arasından, reklam panolarının üstünden bir boşluk bulmanız gerekiyor. Bu durum sanki — nasılsa seyirci gelene kadar bütün maçlar merkez korta geçer diye düşünülmüş hissiyatı yaratıyor. Ayrıca, seyircinin maç izlemek dışında vakit geçirebileceği bir alan da pek yok. Biletlerin tüm gün için satıldığını düşünürsek, güneş altında yaklaşık 8 saat maç izlemek dışında bir alternatif, şu an için görünmüyor.&nbsp;<ul fr-original-style="padding-inline-start: 20px;" style="padding-inline-start: 20px; margin-top: 0px; margin-bottom: 1em; list-style-position: inside; box-sizing: border-box;"><li dir="ltr" fr-original-style="" style="box-sizing: border-box;">Türkiye’de tenise ilgi yok&nbsp;önermesi:&nbsp;Tamamen yanlış olmayan bu önerme, meselenin diğer tarafına geçilmediği takdirde eksik kalıyor. Arz/talep dengesinde bu önerme genelde arzın azaltılmasına sebebiyet veriyor. Oysa ki talebi yaratacak olan, insanlarda merak ve heyecan uyandıracak şekilde, çok daha önceden yapılacak bir tanıtım ve farkındalık çalışması ve sunulacak iyi bir deneyim.&nbsp;</li></ul>

Punto 

Turnuvanın şehrin içine gelmesine rağmen yine boş kalan tribünler bize ne anlatıyor? Tenise ilgi mi yok, yoksa arz/talep dengesine yanlış yerden mi bakılıyor?

İstanbul Cup ile ilgili hikayeler